Amerikanın ekonomik durumunun AB'den daha iyi olmadığını biliyoruz.
Ama malum beyaz saray, Fed ve New York-Londra bankalar lobisi, medyasıyla, CDS'lerle, reyting ajanslarıyla (not:piyasa son dönemde not indirimlerini yutmamaya başladı) piyasaların dikkatini Avrupaya çevirmeyi ve tutmayı çok iyi başarıyorlar.
Bu resim herşeyi gerçekten çok iyi anlatmış.
Timoty Geithner (sol taraf) Amerika maliye bakanı
Ben Bernanke (sağ alt) Amerika merkez bankası başkanı
Lloyd Blankfein (sağ üst) CEO goldman sachs
29 Şubat 2012 Çarşamba
Global Ekonomi
Almanya ve Target2
Bu yazımda Spiegel'de gördüğüm bazı grafikleri paylaşmak istiyorum.
Grafikler target2 sistemi üzerine. Target2 Avrupa ülkeleri merkez bankaları ve Avrupa merkez bankası (ECB) arasındaki para trafiğini sağlayan sistemin ismi.
Diyelim mesela Atina'da olan bir firma Berlin'de olan bir firmadan makina ithal ediyor.
Bu durumda Yunanlı firma Atina'da kendi bankasından parayı Berlin'deki firmanın bankasına havale ediyor. Bu ödeme Avrupa merkez bankası üzerinden yapıldığı için, target2 sisteminde bu örnekte Alman tarafı alacaklı, Yunan tarafı ise borçlu duruma düşüyor. Anlatması biraz karmaşık onun için aşağıdaki grafik biraz daha net.
Tabiki ülkesine göre target2 bilançosuda değişiyor.
Hep denirya Almanya olmasaydı Avrupa'nın hali ne olurdu diye, işte aşağıdaki bilançolar bu lafın grafikleşmiş hali. Almanya'nın nerdeyse 500 milyar alacağı var.
Gerçekten Almanlar olmasa çoktan batmıştı Avrupa Birliği. Ama tabiki Almanlar AB'nin batmasını engelleyebilir demiyorum, sadece ömrünü biraz daha uzatabilir, ve bunuda yapıyorlar şu anda zaten.
Aşağıdaki grafikte koyu mavi Alman merkez bankası ve açık mavi Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz
ve İspanya Merkez bankaları toplam bilançosu (ters korelasyon simdiye kadar güzel çalışmış).
Son olarakda bilançoların daha 2007'de hemen hemen aynı seviyede olduğunu gösteren grafik.
Grafikler target2 sistemi üzerine. Target2 Avrupa ülkeleri merkez bankaları ve Avrupa merkez bankası (ECB) arasındaki para trafiğini sağlayan sistemin ismi.
Diyelim mesela Atina'da olan bir firma Berlin'de olan bir firmadan makina ithal ediyor.
Bu durumda Yunanlı firma Atina'da kendi bankasından parayı Berlin'deki firmanın bankasına havale ediyor. Bu ödeme Avrupa merkez bankası üzerinden yapıldığı için, target2 sisteminde bu örnekte Alman tarafı alacaklı, Yunan tarafı ise borçlu duruma düşüyor. Anlatması biraz karmaşık onun için aşağıdaki grafik biraz daha net.
Tabiki ülkesine göre target2 bilançosuda değişiyor.
Hep denirya Almanya olmasaydı Avrupa'nın hali ne olurdu diye, işte aşağıdaki bilançolar bu lafın grafikleşmiş hali. Almanya'nın nerdeyse 500 milyar alacağı var.
Gerçekten Almanlar olmasa çoktan batmıştı Avrupa Birliği. Ama tabiki Almanlar AB'nin batmasını engelleyebilir demiyorum, sadece ömrünü biraz daha uzatabilir, ve bunuda yapıyorlar şu anda zaten.
Aşağıdaki grafikte koyu mavi Alman merkez bankası ve açık mavi Yunanistan, İrlanda, İtalya, Portekiz
ve İspanya Merkez bankaları toplam bilançosu (ters korelasyon simdiye kadar güzel çalışmış).
Son olarakda bilançoların daha 2007'de hemen hemen aynı seviyede olduğunu gösteren grafik.
Etiketler:
almanya,
avrupa merkez bankasi,
ECB,
target2
26 Şubat 2012 Pazar
Gümüş manipülasyonu geri tepti
Geçen Cuma 24.02.2012 tarihinde çok enteresan bir olay oldu gümüş piyasasında.
Gümüş karteli her zamanki gibi sığ piyasada, haftalık kapanışa iki saat kala büyük bir manipülasyon girişiminde bulundu. Saat 20.46 - 20.53 arası 7 dakikada piyasada 20525 gümüş kontratı (kontrat başı 5000 ounce) satıldı. Bu toplam 102625000 ounce gümüş yapar, yani senelik gümüş üretiminin %10' u
kadar gümüş satıldı 7 dakikada.
Normalde bu manipülasyonun klasik bir gümüş şelalesi yaratması lazımdı.
Ama bu sefer olmadı, bu sefer kartele karşı koyan bir güç çıktı ortaya ve satılan bütün gümüşleri topladı piyasadan. Alıcıların asya kaynaklı olduğu söyleniyor (belki Çin).
Bu 7 dakikada nerdeyse bir algoritmalar savaşı yaşandı. Ve bu savaş çok nadir gördüğümüz mum formasyonları çıkardı ortaya ve bu gümüş grafiğine aşağıda görüldüğü gibi yansıdı.
Bu sefer oyunları tutmadı. Birisi çıktı ve 3.1 milyar dolar değerinde olan 102 milyon ounce gümüşü,
yaklaşık 300 milyon dolar (kaldıraçlı olduğu için) vererek satın aldı.
Bunlar güzel haberler, JP morgan comex kartelinin günleri sayılı artık.
Keşke bu miktarı alan babalar paranın tamını getirip, verin benim fiziksel gümüşümü dese.
Çünkü comex'de bu kadar (102 milyon ounce) gümüş yok. Şu anda ellerinde bulunan fiziksel gümüş miktarı 35.5 milyon ounce (tabiki MF global gibi bir brokeri batırıp, gümüşlere el koymazlarsa).
Gümüş karteli her zamanki gibi sığ piyasada, haftalık kapanışa iki saat kala büyük bir manipülasyon girişiminde bulundu. Saat 20.46 - 20.53 arası 7 dakikada piyasada 20525 gümüş kontratı (kontrat başı 5000 ounce) satıldı. Bu toplam 102625000 ounce gümüş yapar, yani senelik gümüş üretiminin %10' u
kadar gümüş satıldı 7 dakikada.
Normalde bu manipülasyonun klasik bir gümüş şelalesi yaratması lazımdı.
Ama bu sefer olmadı, bu sefer kartele karşı koyan bir güç çıktı ortaya ve satılan bütün gümüşleri topladı piyasadan. Alıcıların asya kaynaklı olduğu söyleniyor (belki Çin).
Bu 7 dakikada nerdeyse bir algoritmalar savaşı yaşandı. Ve bu savaş çok nadir gördüğümüz mum formasyonları çıkardı ortaya ve bu gümüş grafiğine aşağıda görüldüğü gibi yansıdı.
Bu sefer oyunları tutmadı. Birisi çıktı ve 3.1 milyar dolar değerinde olan 102 milyon ounce gümüşü,
yaklaşık 300 milyon dolar (kaldıraçlı olduğu için) vererek satın aldı.
Bunlar güzel haberler, JP morgan comex kartelinin günleri sayılı artık.
Keşke bu miktarı alan babalar paranın tamını getirip, verin benim fiziksel gümüşümü dese.
Çünkü comex'de bu kadar (102 milyon ounce) gümüş yok. Şu anda ellerinde bulunan fiziksel gümüş miktarı 35.5 milyon ounce (tabiki MF global gibi bir brokeri batırıp, gümüşlere el koymazlarsa).
24 Şubat 2012 Cuma
Yunanistan tiyatrosu devam ediyor
Yunanistana verilecek olan 130 milyar euroluk yardım paketi üzerinde sonunda anlaşma sağlandı.
Ama bu anlaşmanın aslında hiçbir değeri yok. Bugün Yunanistan parlamentosu tahvil takası yasasını geçirdi. Bu yasa özel yatırımcıların ellerindeki tahvilleri daha düşük bir faizle ve daha uzun vadeli olan yeni tahvillerle takasını sağlıyor. Bu operasyonla Yunanistanın 107 milyar euro borcu silinmiş olucak.
Böylece haircut miktarı %53.5 ve şimdilik CDS'ler çalışmamış olucak. Ama yatırımcılar daha bu anlaşmaya imza atmadılar. Bazı hedgefonlar bu yapılan değiş tokuşun sonunda kayıplarının %75'e kadar çıkabileceğini belirtti. Anlaşmanın geçmesi için yatırımcıların %66'sının evet demesi gerekiyor.
Diyelim %70 kabul etti, ozaman diğer %30 takası mecburen kabul etmeye zorlanmış olucak. 8 Martta (eğer ertelenmezse) hangi bankaların ve hedgefonların hangi miktarla gönüllü olarak takas operasyonunda yer alacağının açıklanması bekleniyor.
Sonra ikinci bir planda, tabiki herşey planlara göre giderse, Yunanistan ve alıcaklılarının 12 Martta tahvilleri takas yapıp, anlaşmalara imza atmaları bekleniyor.
Görüldüğü gibi Yunanistan tiyatrosu daha devam ediyor, şimdilik herşey kuru sözden ibaret.
20 Martta Yunanistanın biten tahvilleri için 14.5 milyar euro geri ödemesi lazım. 12 Martta imzalar atılırsa bu miktar takas operasyonunun bir parçası olarak kabul edilecek ve Yunanistan bu 14.5 milyar euroyu ödemekten kurtulmuş olucak. Ama eğer anlaşma sağlanmaz ve imazalar atılmazsa, ozaman 20 Martta Yunanistanın resmen iflasını yaşıyabiliriz.
Yunanistan 10 yıllık tahviller
Ama bu anlaşmanın aslında hiçbir değeri yok. Bugün Yunanistan parlamentosu tahvil takası yasasını geçirdi. Bu yasa özel yatırımcıların ellerindeki tahvilleri daha düşük bir faizle ve daha uzun vadeli olan yeni tahvillerle takasını sağlıyor. Bu operasyonla Yunanistanın 107 milyar euro borcu silinmiş olucak.
Böylece haircut miktarı %53.5 ve şimdilik CDS'ler çalışmamış olucak. Ama yatırımcılar daha bu anlaşmaya imza atmadılar. Bazı hedgefonlar bu yapılan değiş tokuşun sonunda kayıplarının %75'e kadar çıkabileceğini belirtti. Anlaşmanın geçmesi için yatırımcıların %66'sının evet demesi gerekiyor.
Diyelim %70 kabul etti, ozaman diğer %30 takası mecburen kabul etmeye zorlanmış olucak. 8 Martta (eğer ertelenmezse) hangi bankaların ve hedgefonların hangi miktarla gönüllü olarak takas operasyonunda yer alacağının açıklanması bekleniyor.
Sonra ikinci bir planda, tabiki herşey planlara göre giderse, Yunanistan ve alıcaklılarının 12 Martta tahvilleri takas yapıp, anlaşmalara imza atmaları bekleniyor.
Görüldüğü gibi Yunanistan tiyatrosu daha devam ediyor, şimdilik herşey kuru sözden ibaret.
20 Martta Yunanistanın biten tahvilleri için 14.5 milyar euro geri ödemesi lazım. 12 Martta imzalar atılırsa bu miktar takas operasyonunun bir parçası olarak kabul edilecek ve Yunanistan bu 14.5 milyar euroyu ödemekten kurtulmuş olucak. Ama eğer anlaşma sağlanmaz ve imazalar atılmazsa, ozaman 20 Martta Yunanistanın resmen iflasını yaşıyabiliriz.
Yunanistan 10 yıllık tahviller
Yunanistan 5Y CDS
22 Şubat 2012 Çarşamba
Gümüş' deki potensiyal, comex ve manipülasyon
Gümüş insanoğlu için değerli metaller arasında en önemlisi. Şöylede diyebiliriz, eğer gerekirse altından vazgeçebiliriz ama gümüş'den vazgeçemeyiz. Artık hayatımızın içinde heryerde gümüş var. Mesela cep telefonlarında, lcd'lerde, arabalarda, laptoplarda vs. vs.
Çünkü gümüş metaller arasında sıcaklığı ve elektriği en iyi iletebilen metal.
Bunun yanı sıra gümüş en iyi reflekte etme(solar enerjisi) ve en fazla antibakteriyel olma(sağlık sektörü) özelliklerinide taşıyan bir metal.
Düşünebiliyormusunuz insanoğlu eski mısırlılardan bugüne kadar tahminlere göre 50 milyar ounce (ounce=28.349 gr.) gümüş ve 6
milyar ounce altın çıkarmış.
Çıkarılan altının %95'i takı, bar vs. bir şekilde hala duruyor. Gümüşde ise durum tam tersi, çıkarılan gümüşün %95'i telefonların, baterilerin vs. içinde kullanılarak tüketilmiş. Ve şu anda dünyada bulunan toplam gümüş max. 5-6 milyar ounce deniliyor.
Yani şu anda dünyada bulunan toplam gümüşün değeri sadece 200 milyar dolar civarı. Daha dün ufacık Yunanistana 130 milyar euro verildi, geçen aralıkta ECB'nin bankalara dağıttığı para 500 milyar euroydu. Bunun yanı sıra şimdiye kadar bulunan ve bilinen gümüş rezervleride max. 10 milyar ounce deniliyor, buna karşı endüstrinin, takı sanayisinin ve sayıları gittikçe artan gümüş yatırımcılarının 2011'deki gümüş talebi nerdeyse 1 milyar ounce. Böylece gümüş rezervlerinin petrol rezervlerinden çok daha önce biteceği kesin.
Dünyada gümüş altından 15 kez daha fazla var. Yani gümüşün yukarıda saydığım özellikleri olmasa bile, altın gümüş'den 15 kat daha pahalı olması lazım. Ama bu oran şu sıralar 50, yani altın gümüş'den 50 kat daha pahalı. Ben kesinlikle altını kötülemiyorum, benim depomda altında var ama gümüş stoklarımı dahada arttırıyorum (tabiki fiziksel olarak ve uzun vadeli).
Gümüş fiyatlarının şu anda bukadar ucuz olmasını başta FED'in sahiplerinden olan JP Morgan'a borçluyuz. Çünkü ortada artık nerdeyse kanıtlanmış ve piyasalarda bilinen müthiş bir gümüş manipülasyonu var.
Hatta 2010 yılında Amerikalıların sözde denetleme kurulu CFTC, JP Morgan ve HSBC bankaları hakkında araştırma başlatmıştı ama şimdiye kadar tabiki birşey çıkmadı.
Ama artık bu sahtekarlıkların yapıldığı comex'e (amerikadaki metaller borsası) güven gün geçtikçe azalıyor. Geçen yıl comex (bazılarına göre crimex) 9 gün içinde 5 kez margin yükseltmişdi, yani yapılan işlemlerde istenen garanti miktarı 5 kez arttırıldı. Tabi bu çoğu yatırımcıyı pozisyonlarını
kapatmaya zorladı ve gümüş fiyatları rekor bir tempoyla aşagı çekildi. Bu tarz manipülasyonlar bana comex ve gümüş mafyasının çaresizliğini ve günlerinin artık sayılı olduğunu gösteriyor.
Çünkü gümüşe ve altına dünya çapında (Çin ve Hindistan başta olmak üzere) müthiş büyük bir talep var, ve bu talep kesinlikle chartlara yansımıyor. Bu talebe karşı banksterler ellerinde olmayan kağıt üzerindeki metallerini kaldırgaçlarla naked short (yani bir karşılığı olmadan) yaparak pıyasaya sürüyor. FED çok iyi biliyorki değerli metaller (adı üstünde değerli), değeri olmayan kağıt paranın en büyük düşmanı, heleki böyle para basma makinalarının durmaksızın çalıştığı günlerde.
Ama sonunda kazanan altın ve gümüş yatırımcısı olucak.
Ben yaşayacağımız finansal reset ile, çökecek olan comex düzeninin altın ve bilhassa gümüş fiyatını bugün tahmin edemiyeceğimiz astronomik seviyelere taşıyacağını düşünüyorum.
Merak edenler için, gümüş manipülasyonunu detaylı olarak çok güzel anlatan bir video
Çünkü gümüş metaller arasında sıcaklığı ve elektriği en iyi iletebilen metal.
Bunun yanı sıra gümüş en iyi reflekte etme(solar enerjisi) ve en fazla antibakteriyel olma(sağlık sektörü) özelliklerinide taşıyan bir metal.
Düşünebiliyormusunuz insanoğlu eski mısırlılardan bugüne kadar tahminlere göre 50 milyar ounce (ounce=28.349 gr.) gümüş ve 6
milyar ounce altın çıkarmış.
Çıkarılan altının %95'i takı, bar vs. bir şekilde hala duruyor. Gümüşde ise durum tam tersi, çıkarılan gümüşün %95'i telefonların, baterilerin vs. içinde kullanılarak tüketilmiş. Ve şu anda dünyada bulunan toplam gümüş max. 5-6 milyar ounce deniliyor.
Yani şu anda dünyada bulunan toplam gümüşün değeri sadece 200 milyar dolar civarı. Daha dün ufacık Yunanistana 130 milyar euro verildi, geçen aralıkta ECB'nin bankalara dağıttığı para 500 milyar euroydu. Bunun yanı sıra şimdiye kadar bulunan ve bilinen gümüş rezervleride max. 10 milyar ounce deniliyor, buna karşı endüstrinin, takı sanayisinin ve sayıları gittikçe artan gümüş yatırımcılarının 2011'deki gümüş talebi nerdeyse 1 milyar ounce. Böylece gümüş rezervlerinin petrol rezervlerinden çok daha önce biteceği kesin.
Dünyada gümüş altından 15 kez daha fazla var. Yani gümüşün yukarıda saydığım özellikleri olmasa bile, altın gümüş'den 15 kat daha pahalı olması lazım. Ama bu oran şu sıralar 50, yani altın gümüş'den 50 kat daha pahalı. Ben kesinlikle altını kötülemiyorum, benim depomda altında var ama gümüş stoklarımı dahada arttırıyorum (tabiki fiziksel olarak ve uzun vadeli).
Gümüş fiyatlarının şu anda bukadar ucuz olmasını başta FED'in sahiplerinden olan JP Morgan'a borçluyuz. Çünkü ortada artık nerdeyse kanıtlanmış ve piyasalarda bilinen müthiş bir gümüş manipülasyonu var.
Hatta 2010 yılında Amerikalıların sözde denetleme kurulu CFTC, JP Morgan ve HSBC bankaları hakkında araştırma başlatmıştı ama şimdiye kadar tabiki birşey çıkmadı.
Ama artık bu sahtekarlıkların yapıldığı comex'e (amerikadaki metaller borsası) güven gün geçtikçe azalıyor. Geçen yıl comex (bazılarına göre crimex) 9 gün içinde 5 kez margin yükseltmişdi, yani yapılan işlemlerde istenen garanti miktarı 5 kez arttırıldı. Tabi bu çoğu yatırımcıyı pozisyonlarını
kapatmaya zorladı ve gümüş fiyatları rekor bir tempoyla aşagı çekildi. Bu tarz manipülasyonlar bana comex ve gümüş mafyasının çaresizliğini ve günlerinin artık sayılı olduğunu gösteriyor.
Çünkü gümüşe ve altına dünya çapında (Çin ve Hindistan başta olmak üzere) müthiş büyük bir talep var, ve bu talep kesinlikle chartlara yansımıyor. Bu talebe karşı banksterler ellerinde olmayan kağıt üzerindeki metallerini kaldırgaçlarla naked short (yani bir karşılığı olmadan) yaparak pıyasaya sürüyor. FED çok iyi biliyorki değerli metaller (adı üstünde değerli), değeri olmayan kağıt paranın en büyük düşmanı, heleki böyle para basma makinalarının durmaksızın çalıştığı günlerde.
Ama sonunda kazanan altın ve gümüş yatırımcısı olucak.
Ben yaşayacağımız finansal reset ile, çökecek olan comex düzeninin altın ve bilhassa gümüş fiyatını bugün tahmin edemiyeceğimiz astronomik seviyelere taşıyacağını düşünüyorum.
Merak edenler için, gümüş manipülasyonunu detaylı olarak çok güzel anlatan bir video
Etiketler:
comex,
gümüş,
gümüş manipülasyonu,
jp morgan
18 Şubat 2012 Cumartesi
FED' in Sahipleri
Bu yazımı bir kaç ay önce fxgrup.com forumunda paylaşmıştım, burayada koymak istedim.
Konu FED. Yani amerikalıların meşhur federal reserve bankasının sahibi kim? Belki bir merkez bankasının sahibinin devlet veya halk oldugu düşünülebilir. Ama işler her zamanki gibi, görüldüğü gibi değil. 19. yüzyılın sonuna doğru amerikan ekonomisi tarihinin en büyük krizleriyle karşı karşıyaydı. Bankalar çöküyordu, para sistemleri destabilize oluyordu. Böyle bir ortamda 1907 yılında bazı bankacılar parlementerlere kredi ve para sistemini muhakkak bir merkez bankası denetimine geçirme zorunluluğunu anlatıyor ve eğer böyle bir sistem kurulmazsa ülkenin çökebileceğini söylüyordu. Ve böylece dünyanın en büyük özel şirketinin ilk toğumlari atılmış.
1913 yılında şu anda dünyayı gerçekten yönetenler tarafından FED kurulmus. Sonra parlamentodan geçirilen federal reserve act diye adlandırılan yasayla karşılıksız ve sonsuz para basma lisansınıda almış. FED sonra 12 bölgesel bankaya bölünmüş ve özel bir banka gibi yapılandırılmış.
Simdi enteresan olan FED'in müthiş bağımsızlığı. Kararlar kapalı kapılar arkasında veriliyor. Kararlar ne kongre, ne beyaz saray tarafından onaylanmak zorunda. FED yurt dışında banka açabiliyor, kendi devletine ve başka devletlere borç verebiliyor, para miktarını, enflasyonu, faizleri, yani herşeyi kontrol ediyor. Ve hiç kimseye hesap vermek zorunda değil.
FED' in sahipleri:
FED'in en büyük hissedarları amerikanın meşhur aileleri Rockefeller, Rothschild, Lehman, Warburg, J.P. Morgan.
Biraz komplo teorisi olucak ama bence bu isimler dünyayı arka planda yöneten kişiler. Bush, Obama vs. sadece bu ailelerin kuklaları. Para dünyayı yönetiyorsa, ozaman parayı yönetenler dünyayıda yönetir diye düşünüyorum.
Bu anlamda Rothschild "Bana bir ülkenin parasının konrolünü ver, ozaman yasalar ve yasaları yapanlar bana vız gelir" demiş.
Adamlar sistemlerini borçlanma ve faiz üzerine kurmuş zaten.
Borcunu bitiren veya onların kafasına göre gitmeyen ülkelerede terör, iç savaş, din çatışması gibi olaylarla diz çöktürülüp tekrar borç alınması sağlanıyor.
Bunun yanı sıra tabiki işlerin kötü gittiğinde savaş kartı çıkartılıyor.
Çünkü savaşı finanse etmek lazım. Buda nasıl olucak? Aynen, borçlanarak.
Birde stratejilerinde iyi adamları (onlara göre) ödüllendirme var. Savaşları tetikleyen kilit isimler savaş sonrası unutulmuyor.
Vietnam savaşının başmimarı McNamara ve Irak savaşının başmimarı Wolfowitz'in savaşlar bittikten sonra dünya bankasının başına getirilmelerini örnek olarak gösterebiliriz.
Peki bu güçlere, kişilere baş kaldıran hiç olmadımı diye sorarsanız. Oldu ama sonları hiçte iyi olmadı. 1861'de Amerikada yaşanan iç savaş nedeniyle paraya ihtiyacı olan ozamanın başkanı Abraham Lincoln ilk önce Rothschild bankasından kredi almak ister ama faizleri çok fazla bulur.
Sonra Lincoln devlet altında kendi dolarını (greenback) basmaya karar verir. 1865'de Lincoln tek bir kişi tarafindan yapılan suikastla öldürülür ve kısa bir süre sonra suikastı yapan kişide ölü olarak bulunur. Lincoln'dan sonra A. Johnson başkan olur ve greenback'in basılmasını durdurur.
Şimdi bundan daha tanınmış bir vakaya geçelim.
4 Nisan 1963'de John F. Kennedy "executive order 11110" diye bilinen bir yasaya imza atar.
Bu yasa ile FED'in devletleştirmesinin yolu açılır.
Hatta 1963'de ismi "united states notes" diye geçen 4 milyar değerinde banknot piyasaya sürülür ve aynı anda büyük bir miktardada basılmaya hazırdır. Ne yazıkki bilindigi gibi John F. Kennedy yine tek bir kişi tarafindan öldürülür. Ve yine suikastı yapan kişide suikast'dan kısa bir süre sonra öldürülür. JFK'in ölümünden sonra yeni başkan tekrar bir Johnson olur ( bu heralde gercekten bir tesadüf ) ve oda yeni banknotların basımını durdurur.
Evet bunlar gerçekten yaşanılmış olaylar. Ama unutmayınki dünyada değişmeyen tek şey değişim, onun için bu sistemde birgün değişicek.
Konu FED. Yani amerikalıların meşhur federal reserve bankasının sahibi kim? Belki bir merkez bankasının sahibinin devlet veya halk oldugu düşünülebilir. Ama işler her zamanki gibi, görüldüğü gibi değil. 19. yüzyılın sonuna doğru amerikan ekonomisi tarihinin en büyük krizleriyle karşı karşıyaydı. Bankalar çöküyordu, para sistemleri destabilize oluyordu. Böyle bir ortamda 1907 yılında bazı bankacılar parlementerlere kredi ve para sistemini muhakkak bir merkez bankası denetimine geçirme zorunluluğunu anlatıyor ve eğer böyle bir sistem kurulmazsa ülkenin çökebileceğini söylüyordu. Ve böylece dünyanın en büyük özel şirketinin ilk toğumlari atılmış.
1913 yılında şu anda dünyayı gerçekten yönetenler tarafından FED kurulmus. Sonra parlamentodan geçirilen federal reserve act diye adlandırılan yasayla karşılıksız ve sonsuz para basma lisansınıda almış. FED sonra 12 bölgesel bankaya bölünmüş ve özel bir banka gibi yapılandırılmış.
Simdi enteresan olan FED'in müthiş bağımsızlığı. Kararlar kapalı kapılar arkasında veriliyor. Kararlar ne kongre, ne beyaz saray tarafından onaylanmak zorunda. FED yurt dışında banka açabiliyor, kendi devletine ve başka devletlere borç verebiliyor, para miktarını, enflasyonu, faizleri, yani herşeyi kontrol ediyor. Ve hiç kimseye hesap vermek zorunda değil.
FED' in sahipleri:
FED'in en büyük hissedarları amerikanın meşhur aileleri Rockefeller, Rothschild, Lehman, Warburg, J.P. Morgan.
Biraz komplo teorisi olucak ama bence bu isimler dünyayı arka planda yöneten kişiler. Bush, Obama vs. sadece bu ailelerin kuklaları. Para dünyayı yönetiyorsa, ozaman parayı yönetenler dünyayıda yönetir diye düşünüyorum.
Bu anlamda Rothschild "Bana bir ülkenin parasının konrolünü ver, ozaman yasalar ve yasaları yapanlar bana vız gelir" demiş.
Adamlar sistemlerini borçlanma ve faiz üzerine kurmuş zaten.
Borcunu bitiren veya onların kafasına göre gitmeyen ülkelerede terör, iç savaş, din çatışması gibi olaylarla diz çöktürülüp tekrar borç alınması sağlanıyor.
Bunun yanı sıra tabiki işlerin kötü gittiğinde savaş kartı çıkartılıyor.
Çünkü savaşı finanse etmek lazım. Buda nasıl olucak? Aynen, borçlanarak.
Birde stratejilerinde iyi adamları (onlara göre) ödüllendirme var. Savaşları tetikleyen kilit isimler savaş sonrası unutulmuyor.
Vietnam savaşının başmimarı McNamara ve Irak savaşının başmimarı Wolfowitz'in savaşlar bittikten sonra dünya bankasının başına getirilmelerini örnek olarak gösterebiliriz.
Peki bu güçlere, kişilere baş kaldıran hiç olmadımı diye sorarsanız. Oldu ama sonları hiçte iyi olmadı. 1861'de Amerikada yaşanan iç savaş nedeniyle paraya ihtiyacı olan ozamanın başkanı Abraham Lincoln ilk önce Rothschild bankasından kredi almak ister ama faizleri çok fazla bulur.
Sonra Lincoln devlet altında kendi dolarını (greenback) basmaya karar verir. 1865'de Lincoln tek bir kişi tarafindan yapılan suikastla öldürülür ve kısa bir süre sonra suikastı yapan kişide ölü olarak bulunur. Lincoln'dan sonra A. Johnson başkan olur ve greenback'in basılmasını durdurur.
Şimdi bundan daha tanınmış bir vakaya geçelim.
4 Nisan 1963'de John F. Kennedy "executive order 11110" diye bilinen bir yasaya imza atar.
Bu yasa ile FED'in devletleştirmesinin yolu açılır.
Hatta 1963'de ismi "united states notes" diye geçen 4 milyar değerinde banknot piyasaya sürülür ve aynı anda büyük bir miktardada basılmaya hazırdır. Ne yazıkki bilindigi gibi John F. Kennedy yine tek bir kişi tarafindan öldürülür. Ve yine suikastı yapan kişide suikast'dan kısa bir süre sonra öldürülür. JFK'in ölümünden sonra yeni başkan tekrar bir Johnson olur ( bu heralde gercekten bir tesadüf ) ve oda yeni banknotların basımını durdurur.
Evet bunlar gerçekten yaşanılmış olaylar. Ama unutmayınki dünyada değişmeyen tek şey değişim, onun için bu sistemde birgün değişicek.
17 Şubat 2012 Cuma
Yunanistan ve CDS'ler
Sizi bilmem ama ben artik Yunanistan konusundan bıktım. Yok kurtuldu, haircut oldu, iflas etti, konferanslar, görüşmeler ve sonuçta elde var sıfır. Tiyatro devam ediyor hala, peki neden, anlaşamamazlık nedir?
Şimdi poker masasında çeşitli taraflar oturuyor. Bunlardan birtanesi, ellerinde tahvil tutan ve bu tahvilleri CDS'lerle (credit default swap) sigortalamış büyük yatırımcılar (hedgefonlar, bankalar, vs)
Başka bir aktörde CDS'leri piyasaya süren büyük bankalar. Bunlar hep aynı bankster'ler.
CDS piyasasının %97'sini ellerınde tutan bankalar: bank of america, barclays, citibank, deutsche bank, goldman sachs, jpmorgan chase, societe general ve ubs.
Tabi birde aktör olarak politikacılar var ama onlar önemli olmadığı için onlara fazla değinmiyorum.
Şimdi tartışılan eğer Yunanistan iflasa giderse borçlarının yüzde kaçı silinecek, haircut yüzde kaç olucak? Bundanda önemlisi bu haircut CDS'leri çalıştıracakmı? Yani tahvillerini sigortalayan yatırımcılar, sigortayı yaptırdıkları bankadan paralarını alabilecekmi? CDS'ler ne zaman çalışır, bir ülke yüzde kaçtan sonra iflas sayılır? Bu soruların cevabını vericek olan kuruluş ISDA (international swaps and derivatives association). Yanlız burdaki en büyük sorun, ISDA'yı kontrol edenlerle, CDS'leri piyasaya sürenler aynı kişiler. ISDA simdiden %50'de beş kuruş bile ödemiyeceğini söyledi.
Bu CDS'ler zaten OTC olarak, yani tezgah altından alınıp satılan, kimin kime ne kadar değerinde alıp verdiği belli olmayan, saçma sapan bir piyasa.
Şimdi bir tarafta söylenen, eğer CDS'ler çalışırsa amerikan bankalar sektörü çöker.
Ama birde madalyonun diğer tarafı var. CDS'lerin çalışması engellenir, banksterler %70'de olsa biz bunu iflas saymayız derlerse bu bambaşka bir sorun yaratır.
Diyelim bir eviniz var, yangına karşı sigortalamışsınız. Sonra yangın çıkmış ve eviniz yanmış, birtek duvarları kalmış. Sonra sigorta şirketi gelip bunu yangın saymam, evin tam yanmamış daha duvarları duruyor diyip paramızı ödemezse ne olur? Bu sigorta şirketinde sigortası olan diğer kişiler huzursuz olur ve güvenini yitirir ve bu sigortaları ellerinden çıkarrmak isterler. Ve böyle bir güven sorunu trilyonlarla ifade edilen CDS piyasasını kısa sürede çökertebilir.
Şimdi belki Yunanistan tiyatrosunun neden bukadar uzun sürdüğünü daha iyi anlıyabiliyorsunuzdur.
Birde unutmamak gerekirki Yunanistan AB ekonomisine katkısı nerdeyse sıfır olan ufacık bir ülke.
Düşünebiliyormusunuz daha büyük bir ülkeye sıra geldiğinde yaşanabilecekleri? Sonuçta Yunanistan tiyatrosu nasıl biterse bitsin, aktörler memnun kalkıcaktır masadan, çünkü bu sistemde kaybeden taraf her zamanki gibi normal vatandaş olucak.
CDS'lerin nasıl işlediğini çok güzel anlatan bır video (ingilizce)
Şimdi poker masasında çeşitli taraflar oturuyor. Bunlardan birtanesi, ellerinde tahvil tutan ve bu tahvilleri CDS'lerle (credit default swap) sigortalamış büyük yatırımcılar (hedgefonlar, bankalar, vs)
Başka bir aktörde CDS'leri piyasaya süren büyük bankalar. Bunlar hep aynı bankster'ler.
CDS piyasasının %97'sini ellerınde tutan bankalar: bank of america, barclays, citibank, deutsche bank, goldman sachs, jpmorgan chase, societe general ve ubs.
Tabi birde aktör olarak politikacılar var ama onlar önemli olmadığı için onlara fazla değinmiyorum.
Şimdi tartışılan eğer Yunanistan iflasa giderse borçlarının yüzde kaçı silinecek, haircut yüzde kaç olucak? Bundanda önemlisi bu haircut CDS'leri çalıştıracakmı? Yani tahvillerini sigortalayan yatırımcılar, sigortayı yaptırdıkları bankadan paralarını alabilecekmi? CDS'ler ne zaman çalışır, bir ülke yüzde kaçtan sonra iflas sayılır? Bu soruların cevabını vericek olan kuruluş ISDA (international swaps and derivatives association). Yanlız burdaki en büyük sorun, ISDA'yı kontrol edenlerle, CDS'leri piyasaya sürenler aynı kişiler. ISDA simdiden %50'de beş kuruş bile ödemiyeceğini söyledi.
Bu CDS'ler zaten OTC olarak, yani tezgah altından alınıp satılan, kimin kime ne kadar değerinde alıp verdiği belli olmayan, saçma sapan bir piyasa.
Şimdi bir tarafta söylenen, eğer CDS'ler çalışırsa amerikan bankalar sektörü çöker.
Ama birde madalyonun diğer tarafı var. CDS'lerin çalışması engellenir, banksterler %70'de olsa biz bunu iflas saymayız derlerse bu bambaşka bir sorun yaratır.
Diyelim bir eviniz var, yangına karşı sigortalamışsınız. Sonra yangın çıkmış ve eviniz yanmış, birtek duvarları kalmış. Sonra sigorta şirketi gelip bunu yangın saymam, evin tam yanmamış daha duvarları duruyor diyip paramızı ödemezse ne olur? Bu sigorta şirketinde sigortası olan diğer kişiler huzursuz olur ve güvenini yitirir ve bu sigortaları ellerinden çıkarrmak isterler. Ve böyle bir güven sorunu trilyonlarla ifade edilen CDS piyasasını kısa sürede çökertebilir.
Şimdi belki Yunanistan tiyatrosunun neden bukadar uzun sürdüğünü daha iyi anlıyabiliyorsunuzdur.
Birde unutmamak gerekirki Yunanistan AB ekonomisine katkısı nerdeyse sıfır olan ufacık bir ülke.
Düşünebiliyormusunuz daha büyük bir ülkeye sıra geldiğinde yaşanabilecekleri? Sonuçta Yunanistan tiyatrosu nasıl biterse bitsin, aktörler memnun kalkıcaktır masadan, çünkü bu sistemde kaybeden taraf her zamanki gibi normal vatandaş olucak.
CDS'lerin nasıl işlediğini çok güzel anlatan bır video (ingilizce)
16 Şubat 2012 Perşembe
Para Sistemi
İlk makalemde para sistemi üzerine yazmaya karar verdim.
İsterseniz ilk önce gerilere gidelim. Önceleri insanlar gerçek değeri olan altın ve gümüşle öderlermiş.
Daha sonra taşıması daha kolay olsun diye, belirli bır altın veya gümüş miktarı karşılığı makbuz verilmeye başlanmış. Bu makbuzlar pratik olduğu için çok tutulmuş ve tabiki isteyen, istediği zaman makbuzun değerinde olan altını veya gümüşü alabiliyormuş.
İlerleyen zamanlarda bu makbuzlardan bugün bildiğimiz kağıt para ortaya cıkmış. Ülkeler önceleri ellerinde ne kadar altın varsa, karşılığında okadar para basarlarmış. Yani basılan paranın arkasında bir değer varmış. Sonra altın standardı denilen sistem yavaş yavaş sullandırılmış ve 1971'de tamamen kaldırılmış. Altın standardının kaldırılmasının sebebi tabiki daha fazla borçlanabilme, yani bugünün diliyle 'QE' yapabilmek için kaldırılmış. Artık arkasında değer (altın) olmayan ve değeri sadece bir parça kağıt, sadece güvene dayalı olan paralar basılmaya başlanmış. Sonunda bugünlere kadar gelinmiş ve para artık bilgisayarda tuşlara basılarak yaratılan dijital bir sayı halini almış. Unutmamak gerekirki bugünkü para miktarının sadece %5'i fiziksel olarak basılmış gerçek kağıt para, diğer %95'i ise sadece dijital olarak bulunuyor. Son dönemde QE ve LTRO'larla suni ralliler yaşıyoruz ama basılan paranın karşılığında üretilen mallar veya reel ekonomi yerinde sayıklıyor. Ve en önemlisi bugün hiçten yaratılan dijital rakamlar (para), onun faizi ve faizinin faizi exponensiyel büyümeye devam ediyor.
Aşağıda Avrupa merkez bankası ve Amerikan merkez bankasının bilançolarını görebilirsiniz.
ECB
FED
Faiz ve faizin faizi konusuna gelirsek bu düzen bambaşka bir saçmalık.
Basılan para hep bir +x faizle veriliyor, ama +x faizin değeri nerde veya nerden gelicek?
Bu sistemde zenginin daha zengin ve fakirin daha fakir olması kaçınılmaz.
Para sistemindeki adaletsizliği ve faiz konusunu çok güzel anlatan bir videoyu paylaşmak istiyorum.
Herşey çok güzel anlatılmış. fazla birşey eklemeye gerek yok.
Sonuçta büyük bir crash olucağı kesin ama bu finansal reset'ten sonra umarımki bu düzen bugünkü haliyle devam etmez. Ben gold standarda dönelim demiyorum, ama dünyaya yeni bir para sistemi lazım olduğuna inanıyorum. Artık %99'un çalışıp, %1'in faizini ödediği ve bankalar lobisinin istediği gibi para basıp dünyayı parmağında çevirdiği günlerin bitmesi dileğiyle.
İsterseniz ilk önce gerilere gidelim. Önceleri insanlar gerçek değeri olan altın ve gümüşle öderlermiş.
Daha sonra taşıması daha kolay olsun diye, belirli bır altın veya gümüş miktarı karşılığı makbuz verilmeye başlanmış. Bu makbuzlar pratik olduğu için çok tutulmuş ve tabiki isteyen, istediği zaman makbuzun değerinde olan altını veya gümüşü alabiliyormuş.
İlerleyen zamanlarda bu makbuzlardan bugün bildiğimiz kağıt para ortaya cıkmış. Ülkeler önceleri ellerinde ne kadar altın varsa, karşılığında okadar para basarlarmış. Yani basılan paranın arkasında bir değer varmış. Sonra altın standardı denilen sistem yavaş yavaş sullandırılmış ve 1971'de tamamen kaldırılmış. Altın standardının kaldırılmasının sebebi tabiki daha fazla borçlanabilme, yani bugünün diliyle 'QE' yapabilmek için kaldırılmış. Artık arkasında değer (altın) olmayan ve değeri sadece bir parça kağıt, sadece güvene dayalı olan paralar basılmaya başlanmış. Sonunda bugünlere kadar gelinmiş ve para artık bilgisayarda tuşlara basılarak yaratılan dijital bir sayı halini almış. Unutmamak gerekirki bugünkü para miktarının sadece %5'i fiziksel olarak basılmış gerçek kağıt para, diğer %95'i ise sadece dijital olarak bulunuyor. Son dönemde QE ve LTRO'larla suni ralliler yaşıyoruz ama basılan paranın karşılığında üretilen mallar veya reel ekonomi yerinde sayıklıyor. Ve en önemlisi bugün hiçten yaratılan dijital rakamlar (para), onun faizi ve faizinin faizi exponensiyel büyümeye devam ediyor.
Aşağıda Avrupa merkez bankası ve Amerikan merkez bankasının bilançolarını görebilirsiniz.
ECB
FED
Faiz ve faizin faizi konusuna gelirsek bu düzen bambaşka bir saçmalık.
Basılan para hep bir +x faizle veriliyor, ama +x faizin değeri nerde veya nerden gelicek?
Bu sistemde zenginin daha zengin ve fakirin daha fakir olması kaçınılmaz.
Para sistemindeki adaletsizliği ve faiz konusunu çok güzel anlatan bir videoyu paylaşmak istiyorum.
Herşey çok güzel anlatılmış. fazla birşey eklemeye gerek yok.
Sonuçta büyük bir crash olucağı kesin ama bu finansal reset'ten sonra umarımki bu düzen bugünkü haliyle devam etmez. Ben gold standarda dönelim demiyorum, ama dünyaya yeni bir para sistemi lazım olduğuna inanıyorum. Artık %99'un çalışıp, %1'in faizini ödediği ve bankalar lobisinin istediği gibi para basıp dünyayı parmağında çevirdiği günlerin bitmesi dileğiyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)